Salı, Mayıs 30, 2006

sözün bitim yerini,
olay ya da konu seçmez,
söz seçer.
başlangıcını da
olduğu gibi...

Özdemir Asaf

Salı, Mayıs 23, 2006

beklenen ya da beklenmeyen bir yazı yazmaktansa hiç bir şey yazmamak en iyisi olabilirdi, belki de düşündüklerini yazarsa insan birşey bir yerlere dokunursa diye kendisini suçlu hissetmemek ya da olanı biteni hiç umursamamak adına ne yapılabilir diye düşünüp durduğunda nedir, ne değildir, ne olduğu önemli midir?

bazen hayatta söylenebilecek çok şey vardır bu yüzden en güzeli hiç bir şey söylememektir, bazense söylenebilecek hiç bir şey yoktur o zaman da yapılabilecek tek şey hiç bir şey söylememektir. Bazen söz gümüşse sükut altındır ama öyle zamanlar gelir ki söylenmeyen kendine saklanan her şeyin aslında ne anlama geldiğini anlamaktan çok uzağa düşer insan.

küçük bir olay aktarayım, pazar günü otobüste istanbula doğru giderken okuduğum kitapta bir paragraf vardır. yeniden doğmak isteyen insanın yumurtasının kabuğunu kıran bir civciv gibi kendi dünyasını yıkması gerektiğinden bahsediyordu. bazı insanlara içinde yaşadıkları dünya dar gelir ne yapılması gerektiği bellidir, bazen yapılması gereken yapılır, bazen de bir şeyler vuku bulur hiç bir şey yapılmaz.

hayat kaçışların toplamıdır bazen, bazen vazgeçişlerin yarısı bile değildir, arasıra bir şeylerin üstüne giderek yapılan bir ataktır. bazen gerilerden gelen ve son şutu çekip takımı öne geçirmek için fırsat kollayan defans oyuncusudur hayat. bazen kendini defansın arasında unutturan bir forvet, bazen durakta otobüs sırası bekleyenlerin ceplerinden bi şeyler aşıran bir yan kesici...

Perşembe, Mayıs 04, 2006

yargısız değerlerle değersiz yargılar arasında sıkışıp da herkesi herkesin olduğu gibi değerlendirmeye kalkınca... herkesi eleştirmek bir yana dursun ne yaptığını kim olduğunu bilmeksizin yargılayınca... olayların sebeplerinden çok sonuçları üzerine odaklanıp da hayatı yaşanılması gereken tek bir hayat çeşidi var gibi algılayınca...

sorularla yola çıkılınca hayatta, bulmak diye bir şey olmayacağını bulamayınca anlayınca, ya da bulunca anlayınca, aramakla araklamanın sadece kelimelerin yazılışı olarak benzemediğini bulduğunu sandığında yaptıklarını daha sonra gözden geçirince anlayınca, sevginin gerçekten sevmek fiilinden gelip gelmediğini eğer sevmek fiilinden geliyorsa bir kişiye duyulan sevginin o insanı mı sevdiğimizden kaynaklandığını ya da o insanın mı bizi sevdiğinden kaynaklandığını düşününce...

bakan kör olunca, burnunun ucundakini görmek için büyüteç kullanmaya çalışırken sadece kafanı çevirince görebileceğinle hiç ilgilenmediğin gerçeği gün gelip de karşına çıkınca, gördüklerin başka tarafa bakınca, baktığın tarafta seni sadece göremeyenler olunca...

olaylar üstüste gelince, huzuru kaybedince, içip de bulamayınca, içtikçe kaybedince, gün gelip de tek huzur bulduğun yer bir vişne fidanının narin gövdesi olunca...

denizin dibinde yosunlara takılmış gibi
soluksuz
sakın unutma
gökyüzüne bakmayı
gökyüzü senindir
gökyüzü herkesindir

Zülfü Livaneli