Perşembe, Mart 09, 2006

boktü

yıllarımızı verdiğimiz okul yaşamımızda belki de en önemli durak üniversitedir. bir insan okuyacağı üniversiteyi seçerken dikkatli olmalıdır.

yıl 1997, ağustos ayıydı sanırım, ilk öğrendiğimde ankara da okuyacağımı, zaten bir süredir ailemden ayrı yaşamaya alışmıştım ama sonradan olacakları bilseydim acaba yine de sevinir miydim bu habere:

ilk olarak karizma kelimesi girdi hayatıma ankaraya göç etmemle beraber. yaptığım her hareket karizmayı çizmeye ya da karizmaya karizma katmaya başladı. insan olmak yasaktı, herkes seni sevmek zorunda değildi ama herkes sana hayran olmak ya da en azından kıskanmak zorunda idi. pis kokular geliyordu burnuma sürekli, insanlar hatalarını saklıyor paylaşmıyordu.

daha sonra hazırlığı atlayayıp bölüme başlamamla beraber ikinci bir kelime girdi: "curve" ya da diğer okullardakilerin deyimiyle "çan eğrisi" o çan eğrisinin bir tarafı girdi benim bi tarafıma uzun yıllar. ortalamanın altında kalmak yasaktı. sınavlarda başkalarının ne yaptığı artık kendi ne yaptığımız kadar önemliydi. "hiç çalışamadım" "konuları yetiştiremiyorum" gibi salakça ve hiç inandırıcı olmayan sözleri sıkça duyar ve yavaş yavaş o kötü kokuların işin bokunun çıkmasından kaynaklandığını anlar olmuştum. sonuçta ben de bir bilemedin iki gün çalışıyordum aynı sınava ve pekala da yetişiyordu o konular, bu arkadaşlar ama bir hafta önceden konuları yetiştiremediğinden bahsetmeye başlarlardı.

sonraları farkettim ki durum kritik olduğu zamanlarda bazı bana samimi davranan bölüm arkadaşlarım birden dişlerini çıkarıp canavara dönüşebiliyorlar, bizim haberimiz olmadan hocalarla konuşup bahar şenliklerinin ortasına alınan sınavlar, çalışmak için arkadaştan çektirdiğim fotokopilerde yanlışlıkla atlanmış olan en önemli formüllerin yazdığı sayfalar artık hayatımda olağan şeylerdi.

arkadaşlıklarımın bir çoğunun samimiyetten uzak olduğunu, bölümde arkadaşım sandığım insanların aslında kanımı içmek için fırsat kollayan vampirlerden bir demet olduğunu anlamam uzun sürdü maalesef. nedense okul dışında kurduğum arkadaşlıkların birçoğu daha içtendi okul içindekilerine göre.

öyle bir pisliktiki bu okul herhangi bir yerde odtülü olduğunuzu söyleseniz, hemen o hiç sevmediğimiz insanların kötü özellikleri de üstünüze yapıştırılıverirdi. bu okul adamı ukala, sinsi, içten pazarlıklı olmaya zorlardı.

içine sıçtığımın okuluna odtü diyememeye başladım bir süre sonra, odtü değildi o okul benim için artık boktü ydü.